SİSLİ
BİR GECENİN SABAHI
Üç
polis masanın üzerine yatırdıkları ölüyü büyük bir merakla inceliyordu. Ölüyü
nehir kenarında bulmuşlardı. Üzerinden hiçbir kimlik çıkmamıştı. Adını
öğrenebilecekleri hiçbir bulgu yoktu. Odada bulunan polislerden birisi olan
Şinasi ölüyü X olarak tanımladı. Tahtaya kocaman bir X harfi yazdı. Olay
örüntüsünü daha iyi anlayabilmek için her bir detayı tahtaya yazmaya karar
verdi.
Ölünün kollarında ve özellikle de
karın bölgesinde morluklar vardı. Önce dövülmüş, sonra da nehirde boğularak
öldürürmüş olabilirdi. Vücudunun çeşitli bölgeleri tam olarak soğumamıştı. Bu
yakın zaman önce öldürüldüğünün kanıtıydı. Nehir kenarında bulduklarında saat
18.00 olduğuna göre akşama doğru ölmüş olabilirdi.
Şinasi tespit edilen bütün detayları
teker teker tahtaya yazıyordu. Necmi gülerek lafa karıştı: “Fiyakalı yaz,
okunaklı olsun” dedi. Tam o sırada odada bulunan üçüncü polis olan Ahmet çok
farklı bir detayı fark etti. Bu detay ölünün parmağındaki alyanstı. Alyansın
içinde 06/04/2018 tarihi yazıyordu. Şinasi onu da tahtaya yazdı. Bu alyans onun
evli olduğunun kanıtıydı. Acaba eşi kimdi? Belki de saatlerdir gelmediği için
şu an merak ediyordu.
Vücudundaki morlukları daha detaylı
bir şekilde incelemeye başladılar. Bu morluklar sanki bir beyzbol sopası
benzeri bir araçla vurma darbelerinin sonucuydu. Necmi “Cinayeti işleyen
oldukça acımasız olmalı” dedi. Cesedi ters çevirdiler. Sırtında derin bir yara
vardı. Hala kanıyordu. Şinasi “Acaba kan kaybından ölme ihtimali var mı?” diye
düşündü. Üç polisin aklındaki bir diğer soru nehrin kenarlarında ölmesinin
sebebiydi. Necmi “Katil çok başarılı çalışmış arkasında hiç iz bırakmamış”
dedi. Ahmet “Arkasında iz bırakmayan hiçbir cinayet yoktur” dedi. Şinasi’nin
elindeki telsizden haber bekliyorlardı. Ormana bir araştırma ekibi göndermişlerdi.
Araştırma ekibinden haber bekliyorlardı. Tek bir kanıt, tek bir ipucu cinayeti
aydınlatabilirdi. Saatler sonra telsizin cızırtılı sesiyle irkildiler.
Ekipler ormanda bir erkek ayakkabısı
bulmuşlardı. Ayakkabının çifti yoktu. 42 numara bir sağ ayağa aitti. Ayakkabı
cesedin bulunduğu bölgeye yakın bir bölgede bulunmuştu. Bu kadar profesyonel
çalışan bir katil nasıl ayakkabısının tekini düşürebilirdi?
Şinasi ayakkabının bilerek kafa
karıştırmak için olay yerine bırakıldığını düşündü. Necmi ayakkabının olayla
hiçbir ilgisi bulunmadığını daha önceki bir süreçte düşürüldüğünü düşündü.
Ahmet’in kafası çok karışmıştı. Karnı da çok acıkmıştı hiçbir şey
düşünemiyordu. “Ben bir üç kuşbaşılı söylüyorum. Siz ne yersiniz?” diyerek
Şinasi ve Necmi’ye döndü. Onlarda pizza yemek istiyorlardı. Ahmet telefonu
kaldırdı ve sipariş verdi. Siparişlerin gelmesini beklerken olay üzerinde
düşünmeye devam ettiler. Kadın nehir kenarında bulunduğunda üzerinde elbiseler
yoktu. “Acaba nehre mi atıldı?” diye düşünülüyordu. Bütün nehri incelemek için
bir araştırma ekibi görevlendirilmişti. Ancak nehrin altını üstüne
getirmelerine rağmen bir detay bulunamamıştı.
Tam bu esnada kapı çaldı. Yemekler
geldi diye heyecanlandılar. Ama Remzi gelmişti. Remzi çok sevdikleri
çaycılarıydı. Necmi “Ooo Remzi bu sefer çayları erken getirdin” diyerek güldü.
Remzi yüzündeki ciddi ifadeyi hafif bir tebessümle bozdu ve “Afiyet olsun”
diyerek çıktı.
Aniden bir telsiz sesi daha duyuldu.
Telsizin ucundaki ses çok heyecanlıydı. Nehrin derinliklerinde bir ceset daha
bulduklarını söylüyordu. İlginç olan cesedin bir ayakkabısı yoktu ve ayakları
42 numaraydı. Üç poliste biranda çok heyecanlandılar, olay çözülüyor gibiydi.
Belki de adam kadını döverek ve boğarak öldürmüş, sonrada vicdan azabıyla
kendisini nehre atarak intihar etmişti. Peki böyle bir durumda niçin arkasında
ayakkabı gibi bir kanıt bırakma ihtiyacı duymuştu. Ekipler buldukları
ayakkabının nehirde buldukları cesede ait olduğunu kesinleştirdiler. Ancak
buldukları cesedin cebinde ağzı mantarla tıkalı küçük bir şişe ve şişenin
içinde bir not vardı. Şişeyi heyecanla kırıp notu okudular. Notta “Yanlış
yoldasınız. Ben katil değilim” yazıyordu. Bu not olayı cinayeti yeniden kaosa
sürüklemişti. Notta yazan doğru muydu? Katil intihar etmeden önce böyle bir
mesaj bırakarak kafa karışıklığı mı oluşturmak istiyordu. Belki de katil
bambaşka birisiydi, işlediği birinci cinayet çözülmesin diye başka bir cinayet
daha işleyerek kaosu büyütmüştü.
Odada bulunan üç poliste şaşkınlık
içerisinde birbirine bakarken, yemekler geldi. Şinasi “Hadi yemekleri
soğutmayalım. Sonra devam ederiz” dedi. Yemeğe başladılar ama akıllarındaki
soru işaretleri bir türlü durmuyordu. Olaydan artık çok sıkılmışlardı.
Günlerdir kafa yoruyorlardı ama bir sonuç bulamıyorlardı. Hiç bu kadar zor bir
cinayet dosyasıyla karşılaşmamışlardı.
Yeni bulunan cesedin üzerinden bir
de telefon çıkmıştı. Telefon nehir suyundan dolayı zarar görmüştü ve
açılmıyordu. Ama hafıza kartı üzerinden incelemeler yapılırsa belki bir şey
bulunabilirdi. Ekipler telefonu incelemeye aldı. Sorgu odasındaki üç polis yeni
bulunan cesedin de oraya getirilmesini istedi.
Şinasi yeni bulunan bulguları
tahtaya yazmaya başladı. Tam alyansın içindeki evlilik yıl dönümü bilgisini
yazarken, 06/04/2018 tarihinin Necmi’nin de evlilik yıl dönümü olduğunu fark
etti. Necmi lavaboya gitmişti. Ahmet’e bu tarihin Necmi’nin eşiyle evlilik yıl
dönümü olduğunu söyledi. Ahmet bunun üzerine “Ne alakası var canım… Tesadüf
işte” dedi. Necmi bu üç polislik grup içerisinde en içine kapanık olanıydı.
Evleneli yıllar olmuştu, ama Şinasi ve Ahmet eşiyle tanışmamıştı. İsmini bile
bilmezlerdi. Sordukları zaman hep geçiştiriyordu. Başka bir konu açardı. Laf
karıştırmak konusunda oldukça yetenekliydi.
Necmi odaya geri döndüğünde Şinasi
ve Ahmet hiçbir şey olmamış gibi birbirlerine baktılar. Suskunluğu Şinasi
bozdu. Necmiye dönerek “Eee senin hanım ne yapıyor” diye sordu. “Günlerdir eve
gitmiyorsun, seni merak ediyordur” diye ekledi. Necmi “Aman! Farkında bile
değildir” diye cevap verdi. Ahmet “Hiç öyle şey olur mu? İnsan kocasını özler”
dedi. Necmi “Benim hanım özlemez” diyerek kestirip attı. Bunu söylerken cesede
bakıyordu ve dalıp gitmişti.
Şinasi ve Ahmet’in kafasındaki soru
işaretleri büyüyordu. Necmi niçin bu kadar soğukkanlıydı ve onlara karşı kapalı
kutuydu? Oda da derin bir sessizlik oldu. Üç poliste cesedi dikkatle
inceliyordu. Bu arada bulunan ikinci cesedin cebinden çıkan telefonun
içerisindeki bilgiler yedeklenmişti. Telefona kayıtlı tek bir telefon numarası
vardı. Telefonun hafıza kartı üzerinde çalışan ekipler heyecanla numarayı
aradı.
Tam o esnada sorgu odasında
Necmi’nin telefonu çaldı. Necmi telefonu soğukkanlılıkla açtı ve telefonun
diğer ucundaki ses ekip arkadaşlarıydı. Artık katili gösteren bütün oklar
Necmi’ye dönmüştü. Şinasi silahını Necmi’ye doğru doğrulttu ve “Kıpırdama” diye
bağırdı. Ahmet “Artık suçunu kabul et, teslim ol” dedi. Necmi şaşkınlık
içerisindeydi, dili tutulmuştu. Kekeleyerek masum olduğunu anlatmaya
çalışıyordu. Şinasi üzerine atıldı ve kelepçe takmak için hamle yaptı. Necmi
ikisinden de kuvvetliydi. Gücüyle ikisini birden devirdi. Kapıya doğru hızla
yöneldi. Tam o sırada cesedin üzerinde durduğu masayı devirdi. Masa
devrildiğinde Şinasi çok farklı bir detay fark etti. Masanın altında dinleme
cihazına benzer bir cihaz monte edilmişti.
Üçü birden şaşkınlıkla birbirine
bakmaya başladılar. Bu cihazı buraya kim koymuştu ve niçin koymuştu? Şinasi
Necmi’ye sertçe bakarak “ Senin bu konuda bir bilgin var mı?” diye sordu. Necmi
“Hayır” dedi. Ama Şinasi ve Ahmet ona güvenmiyorlardı. Şinasi “Suçunu itiraf
et. Artık hepimiz çok yorulduk” dedi. Necmi inandıramayacağını bilmesine rağmen
defalarca masum olduğunu söylüyordu. Onun telefon numarasının cesetten çıkan
telefonda kayıtlı olan tek numara olmasını bir türlü anlayamıyordu.
Aniden içeri Remzi girdi. Çayları
getirmişti. Ama odadaki durumu görünce panik oldu. Elindeki tepsiyi devirdi. Üç
polis onun neden aniden paniklediğini anlayamadı. Necmi “Hayırdır Remzi… Yüzün
kireç gibi bembeyaz oldu” dedi. Remzi bir şey söylemeden odadan çıktı. Onun bu
tavırları üç polise de ilginç gelmişti.
Masanın altındaki cihazı biraz daha
incelediklerinde onun gerçekten bir ses kayıt cihazı olduğuna kanaat
getirdiler. Bu cihazı kim yerleştirmişti? Necmi yerleştirmiş olsa zaten odanın
içindeydi niçin cihaz yerleştirip odayı dinleme ihtiyacı duysun ki? Hala
cinayetle ilgili çok soru işareti vardı. Necmi en büyük şüphelilerden biriydi.
Bütün oklar onu gösteriyordu. Ama yakalanması için daha güçlü bir kanıta
ihtiyaç vardı. Necmi olayı çözmüş kadar rahattı. Çay ocağını arayıp üç çay
isteyecekti ama Remzi yerinde yoktu. Çıkalı iki saat olmuştu ve kimse nereye
gittiğini bilmiyordu. O an Necmi’nin aklında bir şimşek çaktı ve “Kalkın olay
yerine gidiyoruz” dedi.
Üç poliste olay yerine geldiler ve ilk cesedin bulunduğu yere yakın bir yerde pusuya yattılar. Kısa bir süre sonra Remzi geldi ve yerde bir şey aramaya başladı. Çalıların arasına iyice bakıyordu ve en sonunda buldu. Bu bir alyanstı. Tam o esnada Necmi “Kaldır ellerini” diye bağırdı. “Katil sensin. Bunu soruşturma odasına girdiğinde ve ses kayıt cihazını gördüğünde paniklemenden anladım. Ayakkabındaki kan izi bir diğer en büyük kanıtlardan biriydi. Soruşturma odasına ses kayıt cihazı yerleştirdin. Bizim hakkımızda bilgi toplayarak ve işlediğin cinayetlerin ardından bizden birine uygun kanıtlar bırakarak cinayeti içimizden birinin üzerine yıkmak istedin. Şans senin yanındaydı. Örneğin evlilik yıl dönümümüz aynı gün olması büyük bir tesadüftü. Çok soğukkanlı ve içine kapanık bir kişiliğe sahip olduğum için kurban olarak beni seçtin. Arkanda bıraktığın kanıtlarla önce kafamızı karıştırmayı, ardından da polis arkadaşlarımın benden şüphelenmesini sağladın. Böylece oklar seni göstermeyecekti. Ancak bir hata yaptın ve cinayet sırasında alyansını düşürdün. Odaya girdiğinde kanıt olarak alyansı görünce kendi parmağında alyans olmadığı ve düşürdüğün aklına geldi. Paniklemenin bir diğer sebebi buydu. Olay yerine tekrar geldin ve alyansı buldun. Nehir kenarında öldürdüğün kişi senin eşindi” diye ekledi.
Şinasi “Peki nehirde bulunan ikinci ceset kimindir?” diye sordu. Remzi artık yolun sonuna geldiğinin farkındaydı ve “Eşimin sevgilisi olduğundan şüphelendiğim şahıs dedi. Karısının onun aldattığını düşünerek önce onu sonrada sevgilisini öldürmüştü. Polis karakolunda çalışmanın cinayeti saklamak için bir avantaj olabileceğini düşünerek, her şeyi ona göre planlamıştı. Kelepçe takılması için ellerini uzattı. Necmi bu büyük cinayeti çözmenin ve katili yakalamanın şerefiyle kelepçeleri taktı. Sabah olmak üzereydi. Güneş ışıkları sisli gökyüzünü aydınlatıyor. Böylece sisli bir gecenin sabahında bir sis perdesi aydınlanıyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder