Talan edilen bir telaş, kusmak
haddinden gizlenen olasılıklar
incecik bir pelerine saplanmış
kabile
yeter derecede masum kalmayı
öğrenemedik
niye tek kelime denilse hep
aklıma "feci" demek gelir
tabi öte yandan bu karabasan
denen veletin babası kim
yoksa oda mı her yetim gibi
benimle konuşurken ayakkabılarıma
bak
sana her hissinden hırpalanmış
bir halka nasıl davranılır onu gösterdim
sana benimle konuşurken siktir
git dedim
benimle konuşurken siktir git
bir kuş sürüsü gibi düşer
beklemek alnımdan kapılara
içimde çalıntı bir bisiklet
heyecanı ve artık vaktin söze sığmaz anında bir kavga
ben sana bir kaç bardak su
uzatmanın kerbelasıyım
dikişleri patlak bir kente
giriyorum
ilk yara aldığı yerinden
trenlerle
vapurlarla basıyorum onu
soldan sağa
yumruklar tükürerek
kükreyerek bütün heykellerin
tozlu doruklarına
ve makasla yırtılan gelinlikler
var arkamda
bir bidon benzin dökülüp yakılan
damatlıklar
balyozla parçalanan gecekondular
var
tekerlekli sandalyeler
koltuk değnekleri
yaşlı bezleri ve Alzheimer abaküsleri var
ampuller patlatan beysbol sopaları
artık sizin yazacağınız aşk
şiirlerine sıra geldi
Şubat Eylülü döver
önce bu konuda anlaşalım
al bu sihri nehrinde sakla şimdi
bu şiir yazıya dönüşmüş
tılsımlara
ve bütün şahlanan kırbaçlaradır
AYKUT AKGÜL
Yorumlar
Yorum Gönder