Ceren Gülüm Şahin'in kaleminden bir öykü; "YİTİRİLMİŞ HER YAŞAMDA SENİ ARIYORUM"

 

YİTİRİLMİŞ HER YAŞAMDA SENİ ARIYORUM


Anılarıma doğru koşarken tökezliyorum . Adımlarım dünyanın rengine dönüşüyor . Başucumdaki sardunyayı her gün öpüyorum . Bütün bu oluş mekanizması hızla ilerliyorken odamın penceresine konan kuştan bahsetmek istiyorum . Pencereme konan bu kuşun adını Kaknüs koydum . Bana göre efsanevi  bir ad koymak , hikayemin de efsaneleşeceği anlamına geliyor . Ana vatanı Hindistan olan Kaknüs,  büyük bir gagaya sahip . Kaknüs'ün büyük gagasında yüzlerce delik olduğundan dolayı   rüzgar her esmeye başladığında bu yüzlerce delikten nağmeler çıkarmış. Ve böylelikle musikinin ortaya çıkmasına öncülük ettiğine inanılan mitolojik bir kuş . Mitolojik kitaplarda henüz yerini almayan ; fakat her gece yüreğimin söylediği buğulu nağmeyi , pencere kuşum Kaknüs de söylüyordu . Kaknüs ,  aralıksız sevgiye koşanların ve kavuşanların dilinden bahsederdi bana . Bazen sözcüklerin kifayetsiz kaldığını ve sözcüklerin sevgi dilini bilmediğini söylerdi . Sözcükleri hiçbir zaman sevgiye ilişkilendirememiş ve anlamlandıramamıştı . Sözlerin asılsız kalmaması için yaşama atfedilmesi gerektiğini söylerdi . Bana hep şiir ile şair arasındaki ilişkiyi örnek verirdi . Şiir kafiyeden , uyaktan , cümle bütününden daha ötesidir . İmgenin içerisinde ; şairin kalp ritmi , sevme biçimi , göz çukurlarına inşa ettiği tünelde kimleri hapsettiği ve kimleri özgür bıraktığı vardır derdi . Hal böyle olunca şairin de şiirini yaşamına aynı şekilde  aksetmesi beklenir . Her gün nasihatlar vermenin yanı sıra ikimizin sevdiği o buğulu nağmeyi söyler ve  söyledikçe  kendimizi güneşe ihtiyacı olan çiçekler gibi hissederdik . Bir yere vaktinde varmanın önemini anlatan ve bizzat  uygulayan  pencere kuşum Kaknüs , perşembe günü gelmemişti . Üstelik Perşembe günlerinin ikimiz  için önemli olmasına rağmen ... O gün çok düşündüm . Düşüncelerim bir dem misali acılaştı ve derinlere indikçe katlanılmaz bir duruma dönüştü . Her türlü derinlikten korkardım . Düşüncelerimin derinliği ile nasıl  başa çıkacağımı bilmiyordum . Başa çıkamadıkça gür bir şekilde akan şelale kadar düşüncelerimde üzerime doğru akıyor ve tonlarca ağırlığından dolayı beni nefessiz bırakıyordu . '' Ön yargılar birbirine bağımlı olan sevgilerin güvenini ve birbirleri için ayırdıkları zamanın değerini düşürmekle kalmaz  nefret ve kin terazisini dengeler . ''  Pencere kuşum Kaknüs'ün unutmamam için tekrarladığına dair  sözlerinden biri idi . Ön yargılara başvurursan , kalbine misafir olan insanları mahcup edersin derdi . Vaktinde gelmedi , diye olumsuz bir iki kelam söyleyerek pencere kuşum Kaknüs'e karşı hissettiğim  o yüce sevgiyi  incitemezdim. Vesselam sevgi incinirdi . Sevgi incindiği zaman akrep ve yelkovanın yapabileceği bir görev kalmamış demektir . Bundan sonra ne saliseyi geri alabilirsin ne de dakikaları . 

Ağlamaktan şişen gözlerim ile zihnimin içinde gezip duran umutsuzluk beni sessiz ve sakin bir uykuya teşvik ediyordu . Pencereme vuran güneş ışığının  gözlerimi hedef alan sert vurgunuyla uyandım . Güneşin sert vurgunu  bir tek benim gözlerim değil , penceremde öylece yığılmış duran cılız gövdeyi de hedef alıyordu . Pencere kuşum Kaknüs dün gelmemişti . Peki , penceremde öylece yığılmış duran cılız gövdenin sahibi kimdi ? Adımlarım pencere tarafına yaklaştıkça yüreğimden süzülen korku ve merak da bana eşlik ediyordu . Pencere tarafına usul usul yaklaşan ürkek adımlarımı cılız gövdenin üzerinde belirlenen kan durdurdu . İşte o zaman adımlarım dünyanın acımasız , adaletsiz , riyakâr rengine dönüştü . Dün pencere kuşum Kaknüs gelmemişti . Kaknüs'ün beni unuttuğunu düşünmemek adına hemen ön yargılarıma zincir vurmuştum . Böylece zincir vurarak ön yargılarımı engellemiştim . İnsanlar ise kendi yargılarının ve kurallarının zincirini vurarak cılız gövdenin sahibi aynı zamanda benim sadık dostum Kaknüs'ün yaşamasını engellemişlerdi . Ben ön yargılarımla mücadele ederken o kim bilir kaç insana karşı yaşamının mücadelesini veriyordu . Yine vaktinde gelebilmek için yaralı gövdesine rağmen odamın penceresine doğru uçmuştu . Kaknüs'ün annesi de  insanlar tarafından öldürülmüştü . Annesi Kaknüs'e küçükken masallar anlatırmış . O yüzden biz de perşembe günleri  annesinin Kaknüs'e küçükken anlattığımasalları okurduk . İnsanlar zevkleri uğruna bir perşembe günü Kaknüs'ün annesini öldürmüşlerdi aynı Kaknüs gibi ...  “Anlamak için acıların , sevgilerin tarifini iyi bilmen gerekir.” Sakın tarifini yapamadığın şeylerin onuruna dokunma derdi Kaknüs . Ve ben Kaknüs , yaşamının insanların eline bırakıldığı  günden itibaren hiçbir olayın tarifini yapamıyorum.''  Benim sadık dostum , yitirilmiş her yaşamda seni arıyorum .'' 



CEREN GÜLÜM ŞAHİN


Yorumlar