YİTİRİLMİŞ HER YAŞAMDA SENİ ARIYORUM
Anılarıma doğru koşarken tökezliyorum . Adımlarım
dünyanın rengine dönüşüyor . Başucumdaki sardunyayı her gün öpüyorum . Bütün bu oluş mekanizması hızla ilerliyorken odamın
penceresine konan kuştan bahsetmek istiyorum . Pencereme konan bu kuşun adını Kaknüs koydum . Bana göre
efsanevi bir ad koymak
, hikayemin de efsaneleşeceği anlamına geliyor . Ana vatanı Hindistan olan Kaknüs,
büyük bir gagaya sahip . Kaknüs'ün büyük gagasında
yüzlerce delik olduğundan dolayı rüzgar her esmeye
başladığında bu yüzlerce delikten nağmeler çıkarmış. Ve böylelikle
musikinin ortaya çıkmasına öncülük ettiğine inanılan
mitolojik bir kuş .
Mitolojik kitaplarda henüz yerini almayan ; fakat her gece yüreğimin söylediği
buğulu nağmeyi , pencere kuşum Kaknüs de söylüyordu . Kaknüs , aralıksız
sevgiye koşanların ve kavuşanların dilinden bahsederdi bana . Bazen sözcüklerin
kifayetsiz kaldığını ve
sözcüklerin sevgi
dilini bilmediğini söylerdi . Sözcükleri hiçbir zaman sevgiye
ilişkilendirememiş ve
anlamlandıramamıştı .
Sözlerin asılsız kalmaması için
yaşama atfedilmesi gerektiğini söylerdi . Bana hep şiir ile şair arasındaki ilişkiyi örnek verirdi . Şiir kafiyeden , uyaktan
, cümle bütününden daha ötesidir
. İmgenin içerisinde ; şairin kalp ritmi , sevme
biçimi , göz çukurlarına
inşa ettiği tünelde kimleri hapsettiği ve kimleri özgür bıraktığı vardır derdi . Hal böyle
olunca şairin
de şiirini yaşamına aynı şekilde aksetmesi
beklenir . Her gün nasihatlar vermenin yanı sıra ikimizin sevdiği o
buğulu nağmeyi söyler ve söyledikçe kendimizi güneşe ihtiyacı olan çiçekler gibi hissederdik
. Bir yere vaktinde varmanın önemini
anlatan ve bizzat uygulayan pencere kuşum Kaknüs , perşembe günü gelmemişti . Üstelik Perşembe
günlerinin ikimiz için önemli
olmasına rağmen ... O gün çok
düşündüm . Düşüncelerim bir dem misali acılaştı ve derinlere indikçe
katlanılmaz bir duruma dönüştü .
Her türlü derinlikten korkardım . Düşüncelerimin derinliği ile nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum . Başa çıkamadıkça gür bir şekilde akan şelale kadar
düşüncelerimde üzerime
doğru akıyor ve tonlarca ağırlığından dolayı beni nefessiz bırakıyordu
. '' Ön
yargılar birbirine bağımlı olan
sevgilerin güvenini ve birbirleri için ayırdıkları zamanın değerini
düşürmekle kalmaz nefret ve kin terazisini dengeler . '' Pencere
kuşum Kaknüs'ün unutmamam için tekrarladığına dair sözlerinden biri idi . Ön yargılara başvurursan
, kalbine misafir olan insanları mahcup edersin derdi .
Vaktinde gelmedi , diye olumsuz bir iki kelam söyleyerek pencere kuşum Kaknüs'e
karşı hissettiğim
o yüce sevgiyi incitemezdim. Vesselam sevgi incinirdi . Sevgi
incindiği zaman akrep ve yelkovanın yapabileceği bir görev kalmamış demektir .
Bundan sonra ne saliseyi geri alabilirsin ne de dakikaları .
Ağlamaktan şişen gözlerim ile
zihnimin içinde gezip duran umutsuzluk beni sessiz ve sakin bir uykuya teşvik
ediyordu . Pencereme vuran güneş ışığının gözlerimi
hedef alan sert
vurgunuyla uyandım . Güneşin sert vurgunu bir tek benim gözlerim değil ,
penceremde öylece
yığılmış duran
cılız gövdeyi de hedef alıyordu . Pencere kuşum Kaknüs dün gelmemişti . Peki ,
penceremde öylece
yığılmış duran
cılız gövdenin sahibi kimdi ? Adımlarım pencere tarafına yaklaştıkça yüreğimden
süzülen korku ve merak da bana eşlik ediyordu . Pencere tarafına usul usul
yaklaşan ürkek
adımlarımı cılız
gövdenin üzerinde
belirlenen kan durdurdu . İşte
o zaman adımlarım dünyanın acımasız , adaletsiz , riyakâr rengine dönüştü . Dün pencere kuşum
Kaknüs gelmemişti . Kaknüs'ün beni unuttuğunu düşünmemek adına hemen ön yargılarıma zincir
vurmuştum . Böylece zincir vurarak ön yargılarımı engellemiştim . İnsanlar ise kendi
yargılarının ve kurallarının zincirini vurarak cılız gövdenin sahibi aynı zamanda benim sadık dostum Kaknüs'ün
yaşamasını engellemişlerdi
. Ben ön
yargılarımla mücadele ederken o kim bilir kaç insana karşı yaşamının mücadelesini
veriyordu . Yine vaktinde gelebilmek için yaralı gövdesine rağmen odamın
penceresine doğru uçmuştu . Kaknüs'ün annesi de insanlar tarafından öldürülmüştü . Annesi Kaknüs'e
küçükken masallar anlatırmış .
O yüzden biz de perşembe günleri
annesinin Kaknüs'e küçükken anlattığımasalları okurduk . İnsanlar zevkleri uğruna
bir perşembe günü Kaknüs'ün
annesini öldürmüşlerdi aynı Kaknüs gibi ... “Anlamak için acıların , sevgilerin tarifini
iyi bilmen gerekir.” Sakın tarifini yapamadığın şeylerin onuruna dokunma
derdi Kaknüs . Ve ben Kaknüs , yaşamının insanların eline bırakıldığı günden itibaren hiçbir olayın
tarifini yapamıyorum.'' Benim sadık dostum , yitirilmiş her yaşamda seni arıyorum
.''
CEREN GÜLÜM ŞAHİN
Yorumlar
Yorum Gönder