SIFIR ALTI
Sıfır altı, onlar için plaka kodu değildi. Onlar bu
şehrin emniyetinden sorumlu kişilerdi. Narkotikten, Behçet baş komiser ve ekibi.
Sıfır altı dedikleri yere başkaları disko, gazino gibi
isimler de koyuyorlardı. Ama onlar için oranın adı sıfır altıydı. Soğuk,
rutubetli tavanı olan, bayat kokulu, penceresiz kapkaranlık bir oda. Sorgularını
çoğu zaman orada yapardı Behçet. İçeride iki tane sandalye ve küçük bir tahta
masa vardı. O masa neredeyse her hafta kırılıp değişirdi. Masanın üstünde
demirden bir küllük dururdu sürekli. Aşırı sessiz, sakin biri olan Behçet, bu
odaya girdiğinde sesi kısılana kadar bağırırdı.
Uzun süredir peşinde olduğu bir uyuşturucu baronu ile
ticareti olan ufak bir mafyayı almışlardı. Behçet’in sürekli yanında gezdirdiği,
emniyette Köseli lakabı ile anılan komiser yardımcısı Efdal, sorgu odasında bu
ufak şehir mafyasının yanında bekliyordu. Çok mütevazi biriydi. Sürekli ütülü
takım elbise, Köseli ayakkabı giyerdi. Saçlarını subay tıraşı kestirir, her
sabah sinek kaydı sakal tıraşı olurdu. Sorguda asla şiddet kullanmaz, sesini
yükselttiğine kimse şahit olmazdı. Behçet, bu kibar çocuğu bir türlü kendine
benzetememişti.
Sıfır altıya girdiğinde Efdal ve ufak mafya karşılıklı
oturuyorlardı. Adam, dün geceden beri elleri kelepçeli şekilde sandalyede
oturmaktan uyuyakalmıştı. Köseli de bulmaca çözüyordu. Behçet Efdal’ı su alması
için kantine gönderdi, birkaç lira da bozuk para verdi. Masanın kenarına oturdu
ve büyük kaşlı yüzüğü ile oynamaya başladı. Kısa süre sonra Efdal odadan içeri
girdi. Kapıyı tam kapatacakken Behçet kapının koluna yapıştı ve sertçe kapıyı
kapattı. Adam bu sese irkilerek uyandı. Behçet sert bir ses tonu ile Efdal’a
kelepçeyi çözmesini söyledi. Gene aynı ses tonu ile adama su isteyip
istemediğini sordu. Adam evet manasında başını sallayınca su şişesini uzattı. Adam
şişeyi kafaya dikti ve tek nefeste bitirdi. Behçet uzun, hafif kır top sakalını
okşayarak adama büyük patronu tanıyıp tanımadığını sordu. Adam kısık bir ses
tonu ile ‘hayır’ dedi. Behçet adamın alnındaki belirginleşmiş damarlardan ve başına
masaj yapmasından başının ağrıdığını fark etti. Cebindeki uzun LM paketini
çıkartarak adama sigara içip içmediğim sordu. Adam titreyen bir ses ile ‘çok
iyi olur’ dedi. Behçet bir tane sigara yakıp adamın karşısına geçip tekrar sert
bir ses tonu ile ‘Büyük patronu tanıyor musun’ dedi. Adamın tiryaki bir sigara
bağımlısı olduğu belliydi. Dün geceden beri sigara içmediğini düşündüğü zaman
ona nasıl bir işgence yaptığını biliyordu Behçet. Adam yorgun bir ses ile ‘Abi
Allah’ını seversen söndür şunu, koktu be abi. Madem vermeyecektir neden sordun
abi be.’ Diye Behçet’e yakınıyordu. Behçet adama şehrin nerelerine uyuşturucu
sattığını sordu. Adam gene sustu. Sigarasını yarıda demir küllüğe basıp söndürerek adama ‘Ben bu masayı çok adamın
kafasında kırdım. Şimdi seninle güzelce konuşalım. Nerelerde ne yaptığınızı
anlat, seni burnun bile kanamadan bu odadan çıkarıyım. Hatta büyük patron
hakkında bildiklerini anlatacak olursan seni tanık koruma programına aldırayım.
Yurt dışında kendine güzel, temiz bir sayfa aç. Zehir işini bırak, referans
olalım bir iş kur kendine.’ dedi. Adam olmaz manasında başını salladı. Behçet
yüzüğünü kontrol etti ve ayağa kalkarak adamın yüzüne sağlam bir yumruk attı.
Adam dudağının kenarından akan kanı silerek kısık bir sesle ‘hass*ktir’ dedi.
Behçet tekrardan sağlam bir yumruk attı, bir tane daha, bir tane daha.. Köseli
Behçet’in elini tuttu ve kibar sesi ile ‘aman abi, şimdiden bayıltma da biraz
ötsün’ dedi. Behçet tekrar masanın üstüne oturdu ve elini LM paketine attı. İçinden
bir sigara kendine aldı, bir sigara da Köseli’ye verdi. Köseli kibritin çakarak
önce Behçet’in sigarasını, sonra kendi sigarasını yaktı. Behçet ‘Bak bebe,
yıllarca gençleri zehirlediniz, sokak köşelerinde ölmelerine sebep oldunuz. Burada
ilk kez yaparım bunu, masayı kafanda değil, kafanı masada kırarım. Şimdi dökül,
seni hücreye alalım yemek ısmarlayalım, oradan da mahkemeye gönderelim’ dedi. Adam
gene aynı kısık sesi ile ‘Karımı, çocuklarımı öldürürler’ dedi. Behçet bitirmek
üzere olduğu sigarasını küllüğe bırakarak Köseli’ye ‘üç çay söyle’ dedi. Köseli
kapıyı araladı ve bağırarak ‘Sıfır altıya üç çaaay’ dedi. Kapıyı tekrar
kapattıktan sonra Behçet adamın karşısına sandalyesini çekti ve oturdu. ‘Seni
tanık korumaya alalım, ailenle birlikte yurtdışında mütevazi bir hayat kurmanı
sağlayalım. Sen de bize konuş’ dedi. Tam o esnada kapı çaldı. Köseli kapıyı
açtı, emniyetin pos bıyıklı, kısa ve göbekli çaycısından çay tepsisini alarak
kapıyı çaycının yüzüne kapattı. Behçet sandalyesini kaldırdı, masayı ortaya
çekti ve çay tepsisinden bir bardağı alarak adama uzattı. Adam ‘İsmini
bilmiyorum. Sadece bir kere telefonda konuştuk. Ankara’ya çok nadir gelir. Hiç yüzünü
görmedim. Ama İstanbul’da bir adamı var. Ara sıra buraya gelir ve görüşürüz.
Onun buraya geldiğinde kaldığı evin adresini verebilirim’ dedi. Behçet LM
paketinden bir sigara çıkartıp adamın önüne doğru yuvarladı. Sarı renkli güçsüz
ampul ışığında belli olan, gözleri acıtacak kadar çok duman dolmuştu içeri.
Behçet masadan kalktı, Köseli’ye bakarak ‘Masa sağlam, sen bunun ifadesini yaz,
hücreye al.’ dedi. Sıfır altından çıkarken kapıyı sakince kapattı. Merdivenlerden
çıkarken emniyet müdürü ile karşılaştı. Müdür Behçet’in kanayan elini görünce
‘Gene masa mı lazım’ dedi. Behçet kafasını hayır manasında sallayarak durmadan
merdiveni çıkmaya devam etti. Sıfır altıda ilk defa bir haftayı masa kırmadan
tamamlamıştı Behçet.
ALİ DOLU
Yorumlar
Yorum Gönder